Deniz, yaz akşamının hafif serinliğini yüzünde hissederek, kumsalda yalınayak yürüyordu. Güneş, ufukta erik rengiyle turuncu arasında bir yerde asılı kalmıştı; gökyüzü, sanki biri pamuk şekerini alıp renklere boyamış gibiydi. O, gün batımlarını hep yalnız izlerdi — ta ki o gün, bir kitapçıda yanlışlıkla aynı kitabı uzandığı adamla karşılaşana kadar.
Arda.
Kelimeleri özenle seçen, gözleriyle konuşan biriydi. Tanıştıkları günün üzerinden sadece üç hafta geçmişti ama sanki çocukluklarından beri aynı rüzgârı soluyorlardı. Arda, Deniz'in elini tuttuğunda, zaman biraz yavaşlamış gibiydi.
O akşam, birlikte gün batımını izlerlerken Deniz sordu:
— Neden her gün buraya geliyorsun?
Arda gülümsedi.
— Çünkü burada seni buldum. Belki her gün gelmeye devam edersem, sen de hep burada olursun.
Deniz içten bir kahkaha attı.
— Ya bir gün gelmezsem?
Arda, cebinden minik, deniz kabuğundan yapılmış bir kolye çıkardı.
— O zaman bu seni hatırlatır. Ama ben yine de gelirim. Belki gelmişsindir diye...
Deniz o an, dünyanın en güzel yerinin bir insanın kalbi olabileceğini anladı. Özellikle o kalp, sadece seni bekliyorsa...
"Devam Edicek..."
Sakız Renkli Gün Batımı
Eline Sağlık 

~İsmail S.